6 Mart 2016 Pazar

!f ISTANBUL İzlenimleri 3

          
          Ve efendim, veda ettik festivale, seneye tekrar görüşmeyi umarak. Sinema salonunda alışılmışın dışında işler görmek çok başka. Yaşamak şart. Henüz deneyimlememiş olanlara şiddetle tavsiye edilir. Bugün, izlediğim son beş filmden ikisini paylaşayım. Arkası yarın ;)

         
         1. Cobain: Kahrolası Montaj (Cobain: Montage of Heck)




           Söz konusu yapım diğerlerine göre daha uzun (132 dk.) ama zamanı size fark ettirmeyen bir belgesel. Harcadığınız vakte değiyor, özellikle benim gibi Kurt Cobain'in özelini merak edenler için. Çok şey öğreniyorsunuz; küçükken ne kadar tatlı ve zeki bir ufaklık olduğunu mesela, anne-baba boşandıktan ve her ikisi de yeniden evlendikten sonra neredeyse istenmeyen çocuk haline geldiğini, kabuğuna çekilip kendini müziğe ve sonrasında uyuşturucuya verdiğini, Courtney Love ile ilişkisini, bebeği doğduğunda vücudunun uyuşturucu madde ile dolu olduğunu (annesi hamileyken kullanmaya devam ettiği için), çok eşli biriymiş izlenimini vermesine rağmen aslında karısından çok daha tek eşli olduğunu. Önceden olumsuz önyargıları olanlar bile bu belgeseli izledikten sonra fikir değiştirir, o kadar net. Çünkü yine çoğu zaman olduğu gibi aynı şeyi görüyorsunuz; bir insanı oluşturan öncelikle ailesi. Anne ve baba figürleri, ve onların size verdiği sevgi ve ilgi düzeyi. Örneğin babası dalga geçiyormuş küçükken Kurt ile, hiperaktif bir çocuk olduğu için. O ise bunu hiç unutmamış ve yaşamı boyunca başkaları tarafından da kendisiyle dalga geçilmesine asla tahammül edememiş. Bir yandan da şunu düşünüyorsunuz (Janis Joplin ve Russell Brand için de aynısını düşündüm); acaba küçüklükten gelen bu tür dışlanmışlıklar, yalnız kalma hisleri olmasa ortaya böyle sıra dışı ve özel karakterler çıkar mıydı? Janis şarkı söyler miydi mesela, Kurt bir kaçış olarak gitar çalmaya odaklanır mıydı gençken, ya da Russell o içindeki muhteşem potansiyeli keşfedip dışarı çıkarabilir miydi? Her yerde göremeyeceğiniz ayrıntılara sahip bu film size Kurt Cobain'in ölümünü de sorgulama gereksinimi hissettiriyor. Ben de intihar olayına inanmayanlar grubundanım bu arada. 


(Filmde de gösterilen bu videoyu paylaşmadan edemeyeceğim. Kurt yine çok komik ve şeker burada. Ama ciddi bir acı var şarkının sözlerinde de. Beni çeken o oldu. Bilenler zaten biliyordur.)




    2.MA

         "Kim erdemli bir kadın bulabilir?" sorusu ile başlıyor Celia Rowlson Hall'un hem yönettiği hem de başrolünde oynadığı gerçeküstü(sürreal) bir film olan "MA". Celia, Meryem Ana görünümünde ilk başta. Bir adamla karşılaşıyor, sonra başkaları ile. Özünü yitirmiyor fakat hep hayal kırıklığına uğruyor. Çünkü aradığı aşk ve masumiyet yok aslında. En güvendiği adam bile kanıtlıyor ona bunu.



         
          Filmde bütün bunlar yalnızca hareketlerle anlatılıyor. Konuşma yok. Hem bu, hem de anlatımın doğrudan olmayışı, anlaması ve çözümlemesi zor hale getirmiş filmi. Daha fazla mücadele edemeyen ya da etmek istemeyen birkaç izleyici film bitmeden salondan çıktı hatta. Açıkçası ben de böyle bir filmle karşılaşacağımı beklemiyordum öncesinde; sürreale çok yakın değilim normalde ve aynı şekilde çaba harcadım sonuca ulaşabilmek ve filmde kullanılan simgeleri anlamlandırabilmek için. En azından salondan çıkmamayı başardım ama. Kendimi tebrik etmek istiyorum bundan dolayı :P Festival kapsamında bu tarz bir filmi de izlemiş ve zihnimi yormuş olmasam bir şeyler eksik kalırdı sanırım. Bu türden hoşlananlar izlesin. Sıkı bir sürreal çünkü MA.



Çocuklar gibi hiçbir şeyi dert etmeyenler, oyuncak bebeklerini oradan oraya dolaştıran, giydirip soyan ve büyük bir saygıyla anneciğin kilitlediği çekmecenin etrafında gezinen ve arzu ettikleri şeyi ele geçirip avurtlarını şişirerek yerken "daha!" diye bağıranlar mutludur.
     


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder