!f İSTANBUL İzlenimleri 2
Pazar günü hayatımda bir şeyi ilk kez yaptım: üst üste üç film izledim. Tabii ki If'te. Filmler doğru seçildiği ve sürükleyici olduğu takdirde müthiş keyifli bir şey,onu gördüm. Festivallerde film kaçırmamak için de mecbur kalınıyor biraz ama iyi ki böyle oldu. Farklı bir deneyimdi. Dolayısıyla bugün bu üç filmden de kısa kısa bahsedeceğim.
1. Adımı Malala Koydu (He Named Me Malala)
1800 yılında Afganlar, İngilizlere karşı savaşırken yenildiklerini düşünüp geri çekilmeye başlarlar. Malala adında bir kadın ise onlar kaçarken direnmeyi seçer ve onları da cesaretlendirmeye çalışır. Fakat düşman askerleri tarafından öldürülür. Yaptığı kahramanlık ise unutulmaz. Filmin ana karakteri olan genç kıza babası Malala adını ondan esinlenerek verir. Ve sanki o ruhu taşıyor gibi büyük bir cesarete sahip olur Malala Yousafzai. Kızların okula gitmesini,eğitim görmesini yasaklayan Taliban'a karşı çıkar. Konuşmalar yapar, demeçler verir televizyonda. Onu bu konuda destekleyen babasi yaşından dolayı zarar gormeyecegini düşünse de Taliban tarafından oldurulmek istenir 15 yaşındaki bu kız çocuğu. Ölümden döner, kulağındaki duyma yetisini yitirir. Yüzünün sol tarafı felç kalir, ama o değişmez. Hatta daha güçlü çıkar bu savaştan. Mücadelesini korkusuzca, aldığı tehditlere rağmen sürdürür. Sonunda, 17 yaşındayken Nobel Barış Ödülünü almaya hak kazanır.
Film onu,ailesini,yaşadığı ülkeyi,toplumu,durumun ne kadar vahim olduğunu o kadar güzel anlatmış ki..Sanki birebir yaşıyorsunuz. Taliban'ın nefesini,silahını çok yakında hissediyorsunuz. Beğendiğim başka bir yan ise, bu acı şartlar ve olaylar anlatılırken acındırmaya gidilmemiş olması ve iç karartıcı görüntülerin fazla gösterilmemesi. Her şey çok dozunda ve olması gerektiği gibiydi. Her şeyden önemlisi, Malala'yı tanıttı bana. Beş üzerinden beş.
2. Janis: Hüzünlü Küçük Kız (Janis: Little Girl Blue)
Ve işte hep merak ettiğim, genç yaşında efsane olmuş bir karakterin belgeselinde sıra: Janis Joplin. Filmin adından da tahmin edilebileceği gibi, hüzünlü biri o. Hayata çirkin olarak nitelendirilen bir genç kız olarak bir- sıfır geride başlıyor. Alay edilen, dışlanan bir kız. Ve kendini müzikte buluyor. Bütün o dışarıda bırakılmışlık ve yalnızlık hislerini sahnede unutmuş, bütün performansını ortaya koymuş, yeteneği ve sesiyle insanları büyülemiş, ama sahneden indiğinde o hüzünlü ve yalnız dünyasına geri dönmüş. Karşı cins ilişkilerinde de istediği mutluluğu yakalayamamış Janis. Bir şeyler hep ters gitmiş. Bunda hep sığındığı uyuşturucunun da etkisi olmuş tabii. Genç yaşında ölümü de iddiaya göre eroinden olmuş.
Bu filmde Janis'i yaşadım sanki. Sesini hiç bu kadar dinlememiştim, sahnesini görmemiştim. Gülüşüne, yaptığı espriye şahit olmamıştım. Bu kadar tatlı, komik, zeki ve hayat dolu bir insan acı çekmemeliydi diye düşünüyorsunuz izleyince. Çok erken gitmiş diyorsunuz. İşte tüm bunları gösterebilmesi ve özel birinin yaşamını tüm netliği ve samimiyeti ile izleyici ile paylaşabildiği için başarılı bir belgesel. Müziğini göstermek için uzun zaman ayrılmasını da beğendim. Dediğim gibi, daha önce bu kadar dinleme şansım olmamıştı. Son olarak demek isterim ki, "seni çok iyi anladım Janis."
3. Serçeler (Sparrows)
Serçeler, İzlanda'da yaşayan, annesi ve babası boşanmış Ari adlı bir gencin, annesinin sevgilisiyle başka ülkeleri dolaşmaya karar vermesiyle kendini babasının yanında bulmasını ve orada yaşadığı deneyimleri anlatan bir film. Duygular iyi yansıtılmış filmde. Örneğin çocuğun çaresiz hissettiği zamanlarda aradığı annesinin onu istememesi, babasının rahatlığı ve sorumsuzluğu, aynı yerde yaşayan ve çok sevdiği babaannesini kaybetmesi ve sonrasında yaşadığı tamamen eksik kalmış olma hissini görüp an be an hissedebiliyoruz. Yönetmen Runar Runarsson görüntü ile beraber duygu aktarımında da başarılı olmuş diyebiliriz.
Bu filmi görmek istememin öncelikli nedeni İzlandada geçiyor oluşuydu. Sonuç olarak, çok beğendiğimi ve etkilendiğimi söyleyemesem de, farklı bir çalışma görmek isteyenler izleyebilir.
***
Bu yazıyı bir Janis Joplin videosu ile bitirmek istiyorum. 1967 yılında grubu ile birlikte davet edildiği ve ünlenmesine çok katkısı olan Monterey Pop Festivali'nde kaydedilmiş olan bu videoda yine muhteşem bir performans var. İyi seyirler:)
" Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim. Ama bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum."
Mevlana Celaleddin-i Rumi